Brezilya’da yaşanan seçim ve seçim sonrası süreç ciddi derin bir siyasi krizin mayalanmasına zemin hazırlamaktadır. Seçimleri kaybeden Bolsonaro, Lula göreve gelmeden iki gün önce ABD’ye kaçmıştı. Seçim sürecinde anketler Lula’yı önde gösterirken, Bolsanoro açıkça seçimlere hile karışacağını bu yüzden iktidarı Lula’ya devretmeyeceğini, yasa dışı yollarla iktidarda kalacağının propagandasını yapmaktaydı. Bolsonaro seçim kampanyasında, seçim sonuçlarını tanımayacağını ilan etme cüretini devletin üst kademelerinden ve ordudan almaktaydı. Daha seçimler yapılmadan Bolsonarocu darbe hazırlıkları olduğunu sağır sultan bile duymuştu. Lula 1 Ocak’ta Brezilya halkına darbe tehtidinin üstesinden geldiğine dair güvence vermişti. ” Bu seçimin en büyük kazananı demokrasi oldu, Brezilya oldu” beyanında bulunmaktan geri durmadı. Lula göreve geldikten 1 hafta sonra Brezilya halkına sunduğu tüm güvenceler tuzla buz oldu. 8 Ocak’ta beklenen Bolsanorocu darbe girişimi gerçekleşti. 8 Ocak’ta Brezilya’da hükümet binaları Bolsonarocu faşistler tarafından işgal edildi. İşgal eden kitle orduya darbe yapma, Lula’yı ve destekçilerini tutuklama çağrısında bulundu. Bu girişim Bolsonarocu faşist bir güruhun kendi başına inisiyatif alarak gerçekleştirdiği bir eylem değildir. Hem polis hem silahlı kuvvetler ve federal bölge hükümetinin göz yumması, faşistlere alan açmasıyla gerçekleşmiştir. Güvenlik Bakanı, Bolsonaro’nun eski Adalet Bakanı Anderson Ternes açık destek sunmuştur. Bu olay Trump’ın seçim yenilgisinden sonra ABD Capitol baskınına benzese de, Brezilya’da yaşanan girişim daha organize ve çok daha gelişmiş düzeydedir. Brezilya’da yaşanan üst düzey devlet yetkilileri ve ordunun desteğiyle , federal bölge hükümetinin göz yummasıyla eyleme geçmiş, muazzam sonuçlara yol açabilecek bir darbe girişimidir.

Brezilya’daki siyasi kriz, küresel düzeyde düşüşe geçmiş, zombileşmiş kapitalizmin otoriterleşmesinde vites yükseltme eğiliminin bir sonucudur. Demokratik hak ve hürriyetler tüm dünyada burjuvazi tarafından tasviye edilmekte, burjuva demokrasisi artık kapitalizme bol gelmektedir.
PT (işçi partisi) hükümeti ve kendi kontrolündeki devlet kurumları Bolsonaro yanlısı faşist kitleyi ekarte etmek için harekete geçti. Maocu Brezilya Komünist Partisi (PCDOB) adına Marcanhâo eyaletini yöneten Oino şu açıklamada bulundu: Brezilya silahlı kuvvetleri şimdiye kadar demokratik yasallığa sadık kalmıştır. Bu, selamlanması gereken bir gerçektir. Genel olarak en kötünün geride kaldığını söyleyebilirim ”
Bu açıklama pasifizmin, uzlaşmacılığın, reformizmin hazin sonunun burjuva devlete sınırsız güven ve sadakat olduğunu bir kez daha göstermektedir. Bu girişim her şeyden önce ordunun denetiminde ve onayında gerçekleşmiş bir organizasyondur. Ordu seçimlere hile yapıldığına dair asılsız açıklamalarda bulunarak Bolsonarocu faşist kitleyi yüreklendirmiştir. Ordu komutanları, sivil yetkilileri ordu aleyhinde beyanlarda bulundukları, orduya muhalefet ettikleri gerekçesiyle muhtıra yayınladı. Ordu bu saldırıya ve saldırı hazırlıklarına yönelik tek bir açıklamada bulunmadı. Hükümet binalarına yönelik saldırılar Kara Kuvvetleri Karargâhı’nın kapısında başladı orada organize edildi. Bu durumda ordunun faşist çeteleri açıktan desteklediğinin bir göstergesidir. Faşist çetelere destekte bulunan yalnızca Ordu değildi, poliste desteğini esirgemedi. Faşist çeteler polis korumasında hükümet binalarını bastı. Aynı polis darbe girişimine karşı eyleme geçen siyahileri, gençleri, işçileri, yoksul kitlelere saldırmakta hiç tereddüt etmedi. Saldırıyı gerçekleştiren faşist çetelerin ordu ve devlet içinde palazlandırılıp sahaya sürüldüğü, ihtiyaç halinde tekrar sahaya sürüleceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur. Faşist odakların darbe girişimine karşı Brezilya işçi sınıfı, ezilenleri devletin kolluk güçlerine güvenmez. Aynı şekilde burjuvazi ile geniş bir cepheye sahip olan ” Lula-Alckmin” hükümetine de güvenemez.
Böyle bir hükümet işçilerin ezilenlerin derdine derman olmaktan acizdir. Lula hükümeti işçi sınıfının değil burjuvazinin hükümetidir. Brezilya burjuvazisinin bir kanadı Lula’yı desteklemektedir. Kendi sınıf çıkarlarının geleceğini orada görmektedirler. Bu durumun iki nedeni vardır: PT hükümetinin ABD ve Çin ile ilişkilerinde denge kurabileceğine, yabancı sermayeye yatırım akışını teşvik edebileceğini düşünmektedir. Bolsonaro’nun böyle bir denge kuramayacağını düşünmektedirler. İkinci neden ise; PT’nin kontrolündeki sendikalar aracılığıyla işçi sınıfı denetim altında tutulabilir, pasifize edilebilir. Bunun sonucu olarak işçi sınıfı daha rahat rıza üretilerek sömürülebilir. Kısacası Brezilya burjuvazisi Bolsonaro ile vurduğunu Lula ile yumuşatmaya çalışmaktadır.
Lula Bolsonarocu faşistlerin darbe girişimi karşısında da, seçim öncesi yapılan darbe çığırtkanlıkları karşısında da uzlaşmacı ve müzakereci bir tutum sergiledi. Brezilya’da on yıllarca süren askeri diktatörlük 80’lerin başında işçi sınıfı tarafından gerçekleştirilen grev dalgasının, militan sınıf savaşlarının sonucu olarak çözülmüştür. Lula o dönemin işçi hareketinin içinden çıkmış bir kişidir. Brezilya işçi sınıfını yakından tanır. 2022 yılı Brezilya işçi sınıfı için mücadele yılı olarak geçti. Çelik, Otomotiv, Ulaşım, eğitim gibi bir çok iş kolunda grevler gerçekleşti. Lula şunu çok iyi bilmektedir: Ülke genelinde emekçi seferberliği oluşursa, bu hareket hızlı bir şekilde radikalleşerek PT’nin kontrolünden çıkabilir. Böylece düzene sığmayan bir radikalliğe bürünebilir. Bu olasılık Lula için en az faşist bir darbe kadar tehlikelidir. Faşist odakların darbe tezgahı şimdilik kontrol altına alınmış olsa da, bu tehlike bitmemiştir. Bolsonaro taraftarı faşistlerin yenilgisi söz konusu değildir. Tam aksine bu krizle mücadele de PT ile yapılan müzakereler ve iş birliği onlara devlet içinde daha fazla alan açmakla birlikte, PT’nin daha fazla sağa kaymasını sağlayacaktır. Bir yandan da Lula faşizmi yenen, Brezilya’yı tekrar diktatörlük altına sokmaktan kurtaran kahraman olarak parlatılacaktır. Brezilya egemen sınıfları, emekçileri Bolsonaro’yu gösterip Lula’ya razı etmeye çalışmaktadır. Brezilya emekçileri yalnızca kendi güçlerine guvenmelidirler. PT ve onun kuyruğuna takılmış sol reformist teşkilatlardan, PT’nin kontrolündeki sendikal bürokasiden kopup, kendi bağımsız devrimci cephesini ve devrimci partisini oluşturup kendisini silahlandırmalıdır. Kapitalist yıkım, faşist tehlikeler karşışında PT Brezilya işçi sınıfını silahsızlandırmaktadır. Çünkü PT kapitalist devletin sınıf karakterini örtbas etmekte, işçi sınıfını burjuva devletle barıştırma, onunla uyumlu hâle getirmek için canla başla çalışmaktadır. Gerek hükümet olduğunda devlet aygıtları aracılığıyla, gerekse de kendi kontrolündeki sendikalar aracılığıyla işçi sınıfının mücadelesini dizginlemek ve bastırmak için kullanmaktadır. PT faşist güçlerin kendilerini örgütleyip silahlanmalarının ortamının hazırlanmasına katkı sunmaktadır.
Brezilya’daki ne siyasal kriz ne de küresel birleşik kapitalist krizin etkileri son bulacaktır. Yaşlanmış kapitalizmin tüm çelişkileri kasırga gibi dünyayı sarsmaktadır. Egemen sınıflar küresel düzeyde aşırı sağı ve her türden gericiliği güçlendirmektedir. Faşizm burjuvazi için güncel bir alternatif haline gelmektedir. Bugün kapitalist barbarlığı ayakta tutan ana faktör işçi sınıfının enternasyonal ölçekte yaşadığı devrimci önderlik krizidir. Bu kriz aşılmadan kapitalist yıkımın yaratmış olduğu kuşatma dağıtılamaz. Bu kuşatmayı ancak işçi sınıfının önderliğinde tüm ezilenlerin devrimci mücadelesi dağıtabilir. Bunun yegane yolu da enternasyonal devrimci partinin inşasından geçmektedir.