Erdoğan döneminin parlayan sektörü İnşaat sektörü oldu. Ülkenin dört bir yanı şantiyeye dönüşmüş durumda, Erdoğan rejimi sürekli olarak yaptığı Havalimanları, duble yollar ve şehir hastaneleriyle övünmekte. Yıllardır düzenli olarak sürekli açılışlarda boy göstererek kendi iktidarında Türkiye’nin kalkındığını, geliştiğini tekrarlayıp durmakta..
Bunun ölçütü olarak inşaat projelerinin hayata geçmesini göstermektedir. İnşaat sektörünün büyümesi, inşaat şirketlerinin kârlarının sürekli artış içinde olması işçilere yoksulluk, sömürü, kölelik şartlarında çalışmak, küflü ve kurtlu yemeklerden zehirlenmek, şantiyerde ölmek olarak dönmektedir. İnşaat işçileriyle ilgili tüm haberlerde şu vardır: ” Tahtakuruları, küflü ekmekler, kurtlu yemekler, işçi mezbahasına dönen şantiye sahaları ve buna direnen mücadele eden işçiler” inşaat işçileri toplu şekilde öldüklerinde ve toplu şekilde direnişe geçtiğinde haber değeri olmaktadır. Özellikle Üçüncü Havalimanı direnişiyle inşaat işçileri onlara dayatılan 19. Yüzyıl koşullarının kader olmadığını dosta ve düşmana göstermiştir. Yine buna benzer bir haber Türkiye’nin sanayi metropollerinden olan Kocaeli’den gelmiştir. Kocaeli Entegre Şehir Hastanesi şantiyesinde çalışan işçiler çalışma ve barınma koşullarını protesto etmek için iş bıraktı. İş bırakma eylemine yönelten etmenler yine bilindikti. Yine taşeron, yine tahta kuruları yine kurtlu yemekler yine küflü ekmekler… Ve yine Erdoğan rejminin sürekli olarak övündüğü açılıştan açılışa koştuğu, hasta garantili Şehir Hastanesi ve onun esirler kampını andıran şantite sahası.
Ana firmanın Türkerler-GAMA Holding ortaklığıyla inşası devam eden Kocaeli Entegre Şehir Hastanesinde çalışan işçiler yemeklerinden böcek çıkması ve koğuşlarda tahta kurularının olmasından dolayı iş durdurdular. Patronların şantiyeleri, atölyeleri, fabrikaları esirler kampına çevirme cüretini işçi sınıfının örgütsüzlüğünden almaktadır. İşçi sınıfı örgütsüz olduğu için ve var olan sendikalar işçi mücadelesini dizginleme işlevi gördüğü için patronlar istediği gibi at koşturmaktadır. İşçi sınıfı yalnızca ekonomik taleplerini kazanmak için değil en temel yaşam hakkına sahip olabilmek için örgütlü olmak zorundadır.
Örgütlüysek herşeyiz örgütsüzsek hiçbir şey!